Kilosu 150 TL olan çilek giderek yok oluyor

Kdz. Ereğli ilçesinde demir-çelik fabrikasından emekli olan İsmet Koç eşi Ayşe Koç ile tarlasında bu yılın ilk çilek hasadını yaptı. Geçtiğimiz yıl aşırı yağışlar nedeniyle az üretilen çileğin bu yılda kuraklık nedeniyle veriminin düşük olduğunu anlatan İsmet Koç, Osmanlı Çileği’nin de çok azaldığını söyledi. Türkiye’de üretimin desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Koç, bunun için üreticilerin önüne çıkartılan prosedürlerin azaltılmasını istedi. Koç konuşmasında “2024 çilek sezonu Kdz. Ereğli’mize hayırlı olsun. Bu gün ilk hasadımızı topladık gördüğünüz gibi. Burası Kışla Mahallesi İnallı Sokak. Bu çilek Osmanlı Çileği’nin kardeşi alo çileği. Allah nasip ederse 15-20 gün içinde de Osmanlı Çileği çıkar. Geçtiğimiz sene havalar hep yağmurlu gitti, böcekler yedi. Bu senede havalar kurak gidiyor. Hava yağarsa çilek bollaşır. Kdz. Ereğli’de artık çilek üretecek insan kalmadı. İnsanlar çilek üretimi zahmetli olduğu için üretmiyor. İnsanlar çalışmıyor, alışmışlar hazır para kazanmaya. Biz üretime devam ediyoruz. Üretim olmadığı müddetçe hiçbir şey olmaz. İnsanlar bir dönüm çilek ekse geçimini sağlar. Bir dönümden 1 ton çilek alır, kilosu 150 TL. Oda 150 bin TL yapar. 10-15’te emekli maaşı alsa rahat geçinir. Ama insanlarımız bırakın çileği; marul, maydanoz, roka, tere, pırasa, lahana ekmiyor.” dedi.

Koç “İnsanlar üretmeden enflasyon düşmez”
Tarım Bakanı, Ziraat Odası ve tarım müdürlüklerine vatandaşlara üretmeleri için fide dağıtmalarını öneren Koç konuşmasında şunları ifade etti: “Osmanlı Çileği fidesini dağıtıp insanlara destek versinler. 3-5 fide değil, üretebilecekleri kadar versinler. İnsanlar bol bol üretip kazansınlar. Kazansınlar ki enflasyon olmasın. İnsanlar çalışmadığı ve üretmediği sürece enflasyon düşmez. Geçen yıl 50 TL olan çilek bu sene 150 TL. Niye 150 TL oldu? İnsanlar üretse, çilek bol olsa fiyat aşağı düşecek.”

“Bir baba çalışıp 5 kişi yiyorsa olmaz”
Kendilerinin maddi olarak hiçbir ihtiyaçları olmadığı halde üretmeye devam ettiklerini ve insanlara örnek olmaya çalıştıklarını belirten Koç, “Benim maddi olarak bir şeye ihtiyacım yok. Kendim demir-çelik fabrikalarından emekliyim. İnsanları teşvik etmek için üretim yapıyoruz. Şu anda biber, patlıcan, domates dikme zamanı. İnsanlar diksin ki herkes kazansın. Devlet nereye kadar verecek. Bir baba çalışıp 5 kişi yiyorsa olmaz. Sonra çıkıp ‘o pahalı, bu pahalı’ diye bağırıyoruz. Köyde kokuyor diye ineğe bakmazsın, elinde burada köpek gezdiriyorsun. Bu nasıl olacak? Tarlanız yoksa evde mantı yapın, makarna kesin, el işi yapın. İlçe tarım müdürüm sizde insanlara dağıtın fideleri. Gidiyoruz ilçe tarıma ‘Kardeşim git yerin tapusunu alda gel. Yerin tapusu yoksa sana vermem diyor.’ Niye vermiyorsun? Vatandaşı böyle zora koşmayın. Verin ki vatandaşımız diksin, üretsin. Devletimiz, bakanlık size veriyor; alın bunu verin diye. Devletimiz yüzde 75 hibe ile naylon veriyor ‘Yerin tapusunu alda gel.’ Gideriz suratımıza bakmazlar. İnsanları zora koşuyorlar. İnsanları zora koşmayın. Türkiye rahat etmek istiyorsa, inanlar rahat nefes almak istiyorsa üretmek gerekiyor.” Diye konuştu.

“Osmanlı Çileği fidesi diye bizi kandırdılar”
Geçtiğimiz yıl Kdz. Ereğli Kaymakamı, belediye başkanı, demir-çelik fabrikaları genel müdürü, Ziraat Odası ve ilçe tarım müdürünün Taş Kafe’de Osmanlı Çileği fidesi dağıttığını ancak fidenin Osmanlı Çileği fidesinin olmadığının ortaya çıktığını anlattı. Koç konuşmasında “Taş Kafe’de herkese 50-60 tane Osmanlı Çileği fidesi verdiler. Bizde gittik aldık ve tarlamıza diktik. Çocuğumuz gibide baktık. Ama fide Osmanlı Çileği fidesi değil. Osmanlı Çileği diye bizi kandırdılar. Hiç kimsede gelip ‘Arkadaşlar biz laboratuvarda yada orda, burada bir hata yaptık, özür dileriz” diyende yok. Erdemir gitmiş oraya 500 bin TL para vermiş. Yazık günah değil mi? İlçe Tarım Müdürü sen uyuyor musun orada, ne yapıyorsun? Salla kafayı al maaşı yok. Kime verdiysen çilek fidesini git denetle. ‘İsmet Koç sana 50 tane çilek fidesi verdim, ne oldu?’ diye sor. Geçen yıl çileği böcekler yedi. İnceleme için devletin aracı 5 kere geldi ama bir kere bilgi verilmedi. Devletin müdürleri çökmüş. Salla kafayı al maaşı yapıyorlar. Bunların bir ana evvel düzelmesi lazım. Yoksa tarım diye bir şey olmaz. Biberin kilosu bu gün 100 TL. ‘Patates soğan güle güle Erdoğan’ diyorlar. Erdoğan’da üretin diyor size. Burada Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir suçu yok ki. Cumhurbaşkanının atadığı memurların suçu var. Atamışlar oraya müdürü, yanına giremiyoruz. Sanki Cumhurbaşkanı olmuş. Ben vatandaşım. Sen benim verdiğim vergilerle orada duruyorsun. Bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkıyoruz. İlla sera 150 metre olacak diyor. 150 metre Ereğli’de nerede sera var. Kaymakam betin yanına gittik, olayı anlattık. Aradı ilçe tarım müdürünü. Sonra gittik yanına; ‘Git tapunu alda gel.’ Tapu yok sözleşme kağıdını alda gel. Bunu devlet sana verdiyse, vatandaşa dağıtılması lazım. 5’e böl ver. Prosedür diye diye bu hale geldik.” Dedi.

“Asıl terapi tarlada çalışıp, üretmek”
İsmet Koç’un eşi Ayşe Koç’ta 15 yaşından beri üretim yaptığını belirterek maddi olarak hiçbir şey ihtiyaçları olmadığını söyledi. Kendisini kimsenin üretim yapmaya zorlamadığını anlatan Ayşe Koç, üreterek elde ettiği gelirlerle iki çocuğunu da üniversitede okutup iş ve meslek sahibi olmalarını sağladığını söyledi. Koç konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Eşim bana çok çalışma diyor ama ben içimden gelerek çalışıyorum. Çocukluğumda böyle yetiştirildiğim için belki. Eşimde beni öyle yetiştirdi. Her ortama girer çıkarım ama şalvarımı da giyer tarlama girerim. Ben bunu ihtiyacım olduğu için yapmıyorum. Eşim emekli, evim var, kira vermiyorum. Çocuklarımın ikisi de evli ve çalışıyorlar. Bu ürettiklerim sayesinde iki çocuğumu da okuttum, mühendis oldular., kendi işlerini ellerine aldılar. Evde akşama kadar televizyona bakıp bir şey öğrenmiyorum. Akşama kadar ‘O onu demiş, bu bunu demiş.’ Aslında bu bana bir terapi gibi geliyor. Geçenlerde bir düğüne gittim, ara verildi; 7’den 70’e herkesin elinde telefon. Kimse bir biriyle konuşmuyor, telefona bakıyorlar. Asıl terapi gerçekten bu. Ben bu çileği her sene ekiyorum. Gençler bunu her sene ekmez. Çünkü yağmur yağmadığında bu her sene kuruyor. Kuruduğu için Ekim aylarında biz bunu tekrar ekiyoruz. Kdz. Ereğli’de benim çocukluğumdan bu yana yetişen tek çilek Osmanlı Çileği’ydi. Sonradan sepetler çabuk doluyor diye alo çileği ortaya çıktı. Osmanlı Çileği üretmeyi çok istiyorum. Fidesi kaç TL’de olsa alacağım ama kimse vermiyor yada bulamıyorum. Pençes tarafında var ama onlarda vermiyor.”